7 Ekim 2012 Pazar

Kırmızı Tuborg'un hayattaki yeri!

Bir adam kırmızı Tuborg içiyorsa artık birçok şey ona yetmiyor demektir. Kırmızı Tuborg sadece bir gösterge, bir işaret. Öteki kalanların hepsi ya kendi içinde saklıdır ya da henüz kendisi de bunun farkında değildir. Hayat ile ilgili ne yapacağını bilemiyordur muhtemelen. Sadece boş bir açlık hissi vardır içinde. Bunun dışında çok hüzünlü olduğu söylenemez. Hüzün, henüz kendisini tam olarak göstermediği için şimdilik kendisini kandırmasının hiçbir sakıncası yok. Ancak vakit onun için de gelecek. Kendini kandırma dünyanın sana sunduğu en keyifli meşgaledir. Küçük ve güzel dokunuşlarla hayatını yaşanır kılabilirsin. Gerisi pek de önemli değil. Aslında bütün bir hayat önemli değil.

Ne diyorduk? Kırmızı Tuborg güçlüdür de ayrıca. Kendini kaybedecek kadar güçlü. Ama adam aslında kendini kaybedecek kadar zayıf olduğunun farkına varmaz bile. Bütün mesele tek başına devam edebilecek gücü kendinde bulmak. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelir. Doğumgününü birlikte kutlayacak kimseyi bulamazsan o zaman gerçekten özgürsün demektir. Kimseyi tanımadığın biryerde geçirdiğin bir gece de olabilir özgürlüğün en büyük kanıtı. Ama sana yalnızlık yalanını da atmayacağım. Kimse yalnız kalmak istemez ki. Bir yandan isterler ama aslında kimse ne istediğini tam olarak bilmiyor. Ancak şunu biliyorum ki eğer kırmızı ışıklar olmasaydı ve bira daha ucuz olsaydı herşey çok daha kolay ve eğlenceli olabilirdi. Beylik laflarla seni kandırmaya çalıştığımı mı düşünüyorsun? Doğru yoldasın. Biraz daha ilerlersen elbette ki beni bulamayacaksın. Beni bulacağını da nerden çıkardın? Belki kendini bulabilirsin.

Eh biraz şansın varsa o da!

Not: Bu yazı aşağıdaki iki şarkıyı dinlerken yazıldı. Belki size de ilham verebilir!


11 Temmuz 2012 Çarşamba

Akşamdan kalıyorsunuz ya, en güzel o zaman oluyorsunuz.

17 Haziran 2012 Pazar

Soru

Büyüdüğümü düşündüğüm için duygularımı gizlemeye çalışıyorum.
Halbuki ne ben büyüdüm ne de sen.
Büyümüş olsam hata yapmazdım değil mi?
Yoksa büyüdüğüm için mi hata yapıp duruyorum?

Kusura bakma ama çok mu soru soruyorum?

Nazım Hikmet olamadım.

İnsanlar unutmak için bira içtiğimi düşünüyorlar,
oysa ben hatırlamak için içiyorum.
Hatırlamak istediğim duygular var.
Unuttum, işime yarayacağı halde haberdar olmadıklarım.
Bilmiyorum nerede olduklarını.
Ve kiminle.
Yoksa kendilerini bana hissettirmeyen duygularım mı var?

Hayatı bir yerde yanlış yaşamış ve
geri dönüşü olmayan adamın saflığı var üzerimde.
Bir de imla hatalarının bilinmezliği.

Sen saçlarını kestirdin, ben değiştim.
Kendi elimle mutsuzluk yarattım. Bakalım mutlu olacak mıyım?

Her şey

Gelecek için bir şeye ihtiyacın var. Kendin için değil, gelecek için. Bir bardak çay olabilir mesela. Güzel kokması lazım. Ancak o zaman anlarsın iyi bir çay demlediğini. Bir tabak makarnada olabilir. Lezzetli olmalı ki umut verebilsin sana. Sanata dair herşeyi çıkarmalısın ki hayatından acında az olsun. Yoksa ömrünün sonuna kadar acı çekmeye mahkum bırakılırsın. Ellerini sözcüklerle bağlarlar. Aklını esir alırlar. Kendin olman gerekiyor. Yanına birini alsan iyi olabilirdi ancak malesef bayram dönemi otobüs seferlerinde bilet bulmak gibi hep geç kalıyorsun hayata. Biletsiz kabul edileceğin yerler çok az. Eğlenmeye bile bilet alırken hayatının bu kadar ucuz ve kolay olacağını düşünmedin değil mi? Hayatta bedava olan tek şey mutsuzluk. Onun haricinde her şey için para harcaman gerekiyor.

Alakasız olacak ama peki ya kelimeleri birbirine bağlayan "her şey" neden ayrı yazılıyor?